Geçtiğimiz hafta tutuklanan, eski gazeteci, son dönemlerin en popüler Youtuber’ı sayesinde, Türk Ceza Kanunu’nda var olmayan bir suç tipi ile tanışmış olduk.
Kendisi Cumhurbaşkanını tehditten dolayı, usul gereği önce gözaltına alındı, sonrasında da savcılığa tutuklama talebi ve nöbetçi sulh ceza hakiminin kararı ile tutuklandı. Dosya savcısının tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiğini, kişinin savunmasını yapan meslektaşımız, önce sosyal medyadan öğrendiğini beyan etti.
Burada yargılama usulü olarak sisteme yeni bir işlemin eklendiğini anlamış olduk. Sosyal medyaya bilgi verilmesi işlemi de artık ceza usul hukuku işlemlerine eklenmiş olduğunu öğrendik. Buradan hareketle, artık savcının tutuklama istemine ilişkin talebin resmi bir sistemden değil de sosyal medyadan öğrenmemiz gerektiğini de yine bu vesileyle biliyoruz.
Nereden bakarsak, ceza hukuk usulüne ilişkin yeni işlemleri öğrenme bakımından, çok verimli bir süreç olduğu söylenebilir, bizler gibi hukuk usulü sistemine bağlı kalındığını düşünen modası geçmiş hukukçular için.
Yeni bir bilgi olarak, Türk Ceza Kanunu’nda, var olmayan cumhurbaşkanı tehdit adlı bir suçun daha oluştuğunu öğrendik. Tehdit suçunun, cumhurbaşkanına işlenişi şeklinde tanımlanmış bir suç tipi kanununda olmadığı gibi, bu suça tanımlı bir ceza da mevcut değil. Sadece tehdit suçunun kamu görevlileri aleyhine işlenmesi hususu söz konusu olur ki, burada da cezası artışla sonuçlanır. Bir örnekle açıklamak gerekirse avukatlar haciz işlemi esnasında kamu görevlisi kabul edilir ve haciz esnasında avukatın tehdit edilmesi de, kamu görevlisinin tehdit edilmesidir ve aynı yönde cumhurbaşkanı da kamu görevlisi olduğu için aslında suç ve cezası aynı statüdedir.
Cumhurbaşkanını bizim gibi naçiz avukatlarla aynı statüde görmek istemeyen dosyanın savcısı, bu suçun daha özel bir halini tasavvur etmiş ve buna uygun bir cezalandırma talebi tasarlamış olmalı diye düşünüyor insan, hukuk açısından oldukça yaratıcı bir durum. Daha nasıl yaratıcı durumlarla karşılaşacağız süreçte, hep beraber izleyeceğiz.