Bodrum Alevi Bektaşi Kültür Derneği tarafından Madımak katliamının 29. yılı sebebiyle bir anma gerçekleştirildi.
Bodrum Belediye Meydanında gerçekleştirilen anma etkinliğinde katliamda ölenler için bir dakikalık saygı duruşunun ardından basın açıklaması okundu, ölen 33 can anısına kırmızı güller bırakıldı ve semah dönülerek Bodrum Alevi Bektaşi Kültür Derneği zakirleri ve korosu tarafından günün anlamına uygun türküler ve deyişler seslendirildi.
1993 yılında Sivas’ta ki Madımak otelde yakılan 33 can için düzenlenen anmada Madımak otelinin Utanç Müzesi yapılaması talebi tekrarlandı. Basın açıklamasını dernek adına yönetim kurulu üyesi Naciye Bayır okudu. Bayır konuşmasına “2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a giden onlarca kişi, arkadaşlarının, kardeşlerinin, anne ve babalarının Madımak Oteli’nde diri diri yakılarak katledilmelerine tanıklık ettiler.” Diyerek başladı.
“SİVAS DAVASI BİR VİCDAN DAVASIDIR VE BU VİCDAN HEPİMİZİNDİR…”
Naciye Bayır’ın okuduğu basın acıkmasının detayları şöyle;
Salman Ruşdi’nin büyük tartışma yaratan ve Türkiye’de basılması yasaklanan “Şeytan Ayetleri” kitabını Aziz Nesin’in izni olmadan, 26 Mayıs 1993 günü Aydınlık Gazetesi yayınladı.
1 Temmuz’da Sivas’ta başlayacak 4. Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri öncesinde kentte Nesin’i hedef alan bildiriler dağıtılmaya başlandı. Nesin, şenliklerin baş konuğuydu. 1 Temmuz’da şenliğin başladığı gün yerel gazeteler de kışkırtıcı haberlerle çıktı. Aynı gün kentte “Bugün hesap günüdür” başlıklı bildiriler dağıtıldı. 2 Temmuz’da, Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne yürüyüş başladı. “Sivas laiklere mezar olacak” diye yürüyen kalabalık merkezin önündeki “Halk Ozanları” heykelini yıktı, boynuna ip asarak yerde sürükledi. Kalabalık giderek artıyor ancak dağıtılmıyordu. Kalabalık daha sonra Sivas’a gelenlerin kaldığı Madımak Oteli’nin önüne yöneldi. 20 bin kişiyi bulan kalabalık 17.00’de geldiği otelin önünden de dağıtılmadı. Araçlar ve sürüklenen heykel ateşe verildi, belediyenin kaldırım yapma gerekçesiyle getirdiği taşlarla otelin camları kırıldı. Ankara sürekli bilgilendirildi ama “hallediyoruz” dışında yanıt gelmedi. Valiliğin civar illerden istediği takviye birlikler de 8 saat süren olaylar bittikten sonra kente gelebildi. Saat 19:00 civarı otel ateşe verildi. İçeridekilerden bir bölümü en üst kattan, geçişleri engellenmek istenmesine rağmen, farklı binalara geçti, Aziz Nesin dahil bir bölümü itfaiye merdiveni ile indirilip darp edildi. 12’si ağır yaralı 62 kişi otelden kendi imkanlarıyla kurtuldu. En yaşlısı 66 yaşındaki Asım Bezirci, en küçücüğü 12 yaşındaki Koray Kaya olmak üzere şenlik için gelen, aralarında Metin Altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin’in de olduğu 33 insan Madımak’ta yaşamını yitirdi. İki otel çalışanı da yaşamını kaybetti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, olaylardan sonra şu açıklamayı yaptı: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.”
Saldırganların sadece bir bölümü yakalanarak gözaltına alınabildi. 20 bin kişinin katıldığı olaylarda gözaltına alınan sayısı 128 olarak kayda geçti. İtfaiye merdiveniyle kurtarılan Aziz Nesin’e saldıran RP’li Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak gibi çok sayıda “saldırgan” yakalanamadı. Uzun tartışmalardan sonra dosya Ankara DGM Başsavcılığı’na devredildi. Ankara 1 No’lu DGM, hakkında dava açılan sanıkların anayasal bir suç işledikleri iddiasını kabul etmedi.
2000’de biten üçüncü yargılamada mahkeme, 38 idam kararını tekrar etti. Diğer sanıkların cezaları değişti. 3 sanık 20, 1 sanık 15, 13 sanık 7 yıl hapse mahkûm oldu. İdam cezaları ise bu cezanın kaldırılması nedeniyle müebbette dönüştürüldü.
Yargıtay 2001’de bu kararı onadı ve hükümler kesinleşti. Ancak yargılamalar bitmedi. Hem firari sanıkların ayrılan dosyaları sürüyordu hem de Pişmanlık Yasası’nın çıkmasının ardından çok sayıdaki hükümlü yasadan yararlanarak Sivas’ta örgütlü hareket edildiğine yönelik itiraflarda bulunmak için mahkemeye başvurdu.
Sivas davası hali hazırda bir kamu davası olarak sürüyor ve Uluslararası Mahkemelere taşınmıştır.
Sivas Katliamı davası bir demokrasi sınavıdır, insanlık davasıdır.
Sivas davası bir vicdan davasıdır. Bu vicdan hepimizindir.
“MADIMAK OTELİ UTANÇ ÜZESİNE DÖNÜŞTÜRÜLSÜN…”
Asli faillerden olan ve 2002’de hakkında arama kararı çıkartılan İhsan Çakmak jandarma istihbarat ekipleri tarafından 4 Mayıs 2007 tarihinde yakalandı. Çakmak, firariler arasında yakalanan tek isim oldu. Oysa 1996’da tutuklandığı ancak daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildiği ortaya çıktı. Geçen sürede görülen ise; Çakmak, Amasya’da askerlik yapmış ve 1999’da Sivas’ta evlenmişti. 2000’de ehliyet almış ve sonrasında 3 yıl İstanbul Belediyesi Ulaşım A.Ş’de çalışmıştı.
Olayları önceden kışkırttığı ve katliam günü herkesin televizyonda seyrettiği Cafer Erçakmak 18 yıl boyunca firari olarak arandı. Hakkında kırmızı bülten çıkartıldı. Almanya ya da Fransa’da olduğu iddia edildi. Ancak Sivas’ta 2011’de öldüğü ortaya çıktı. Erçakmak, emniyete 500 metre mesafedeki çocuğunun evinde kalp krizi sonucu öldü. Cesedine gömüldükten sonra mezarı açılarak otopsi yapıldı. Çocukları ise bu süreçte nerede olduğunu bilmediklerini, ölmeden hemen önce eve geldiğini iddia ettiler.
Onarılan otelle ilgili tartışmalar uzun süre devam etti. Müzeye dönüştürülmesi istenen otel önce kebapçı oldu ve uzun yıllar kebapçı olarak kaldı. Katliamdan 18 yıl sonra, otelin müze değil Bilim ve Kültür Merkezi’ne çevrilmesi kararlaştırıldı. Otelin girişine anı köşesi konuldu. Ancak anı köşesinde saldırgan grupta yer alan ve olaylarda ölen 2 göstericinin ismi de yazıldı. Aleviler o otelin neye dönüştürülmesini istediler biliyor musunuz? Utanç Müzesine!
İnsanlık tarihinde din adına işlenen böyle bir vahşet görülmemiştir.
Neredeyse hiçbir gerçek failin yargılanmadığı 29 yıl önce gerçekleşen davanın seyri gibi, daha öncesinde yaşanan Dersim, Çorum, Maraş katliamlarıyla birlikte bugünlerde neler yaşayacağımızın tohumlarını da attı.
3 solcudan dev örgüt çıkartan devlet, Sivas’tan bir örgütlü hareket çıkartamadı. Devlete göre yaşananların bütün sebebi tahrikti. Bizi yönettiğini düşündüğümüz Devlet ve siyaseti; “tarikat- mafya-ticaret” arasına sıkışmış durumdadır. İnsanlık tarihinde din adına işlenen böyle bir vahşet görülmemiştir. Sivas katliamı gerek Alevi örgütlenmesinde gerekse Alevilerin bilincinde bir dönüm noktası olmuştur. Sivas katliamından bize çıkan birinci ve temel ders, yalnızca ve yalnızca kendi gücüne ve örgütlülüğüne güvenmenin zorunluluğudur.
Aleviliğe yönelik ağır bir kuşatmanın yaşandığı ve saldırıların gündeme geldiği şu günlerde Alevilerin hak ve özgürlük mücadelesi için güçlü dayanışmanın yaratılması zorunluluğu her zamankinden daha yakıcıdır.
“ALEVİLER DEMOKRASİYİ YENİDEN İNŞA ETMEYE HAZIR…”
Aleviler yaşadıkları onlarca katliam ve provokasyona karşın bugün demokrasiyi yeniden inşa etmeye hazırlar. Bu nedenle çoğulcu ve eşitlikçi demokrasinin bütün kanallarıyla işlemesi için tüm örgütleriyle ayakta ve barıştan ve demokrasiden yana her kesimle dayanışma içerisindedir.
İnancından ötürü evlere çarpı işareti konuluyorsa, etnik kimliklerinden ötürü öldürülüyorsa, sadece hayvan olduğu için işkence görüp katlediliyorsa, ormanlar rant uğruna cayır cayır yakılıyorsa bu ülkede bir insanlık suçu sorunu vardır. Biz burada sadece bir anma amacıyla buluşmuyoruz. Burada buluşmamızın en önemli nedeni her an hepimizi tutsak alan anti-demokratik bu koşullardan kurtulmak için alanlardayız.
Demokrasiye, Laikliğe, insan hak ve özgürlüklerine olan ihtiyacımız ve geleceğimiz için buradayız.
Madımak hala yanmakta ve bu yangına seyirci kalmadığımız, geleceğimizin bu karanlık ellerin yaktığı ateşe, provokasyona teslim olmayacağımız için alanlardayız. Katledilen ekosistemin hakkı için buradayız. Sokak ortasında, evlerinde öldürülen kadınlar için buradayız.
Tarikat yurtlarında, karanlık şeyhlerin ellerinde tecavüze uğrayan çocuklarımız için buradayız.
Cinsel eğilimleri yüzünden ötekileştirilen bireyler ve işkenceye uğrayanlar için buradayız. Sanat için, geleceği çalınan gençlik için buradayız. Derin yoksullukta yaşayan herkes için buradayız.
Demokrasi, hak ve özgürlükler için bir araya geldiğimiz bu meydan şimdi Alevilerin hak ve adalet talep ettiği meydan olarak görünüyor. Ancak bu hak ve adalet talebi hepimiz içindir.
Dava sanıklarının Almanya ve Türkiye’de aranmalarına rağmen, yaşadıkları bilinmesine rağmen, bulunamaması hukuki bir mesele olmaktan daha ötedir. Bu bizim her an toplu ya da tek tek öldürülebileceğimizi göstergesidir. Katilleri ödüllendirmektir.
Sivas katliamı insanlık suçudur ve bu insanlık suçunun aydınlanması için mücadelemiz devam edecektir”