Çarşamba , Aralık 18 2024

Saruhan: Siyasette En Fazla İki Dönem Kuralı Olmalı

Siyasetin her kademesinde en fazla iki dönem görev yapma kuralının getirilmesi gerektiğini belirten Mustafa Saruhan, “Kişiler bırakmıyorsa, sistem onlara bıraktırmalı ki yenileri gelsin. Gelişmiş ülkelerde bunun çok örneği var” dedi.

Aktif olarak 2004 yılından beri siyasetin içinde olan Mustafa Saruhan, Yalıkavak Belediye Başkanlığı ve Bodrum Belediyesi Meclis Üyeliği yaptı. Şu anda da gelişmeleri yakından takip eden Saruhan, siyasetin topluma yön vermesi, hizmet etmesi ve her kesimi kucaklaması gerektiğine dikkat çekti. Belli kalıplara sokulmaya çalışılan siyasetin hiyerarşik bir düzene ve emrivakiye dönüştüğünü belirten Saruhan, “Önce siyasetin kendi mecrasına, halka çekilmesi lazım. Bilimi ve çağdaşlığı, gelişmeleri asla göz ardı etmeyen, yenilikleri takip eden gibi siyaset anlayışını merkeze oturtmak zorundayız. Her zaman ‘çok akıl’ olmalı. Yani; eğer bir seçim yapılacaksa geniş tabanlı yapılmalı, aday belirlenecekse geniş tabanlı belirlenmeli ki toplum ‘bana ne’ demesin, bu sonuçta benim de payım var desin. İnsanlar sadece seçimden seçime gittiği zaman sandığa; orada biraz ‘nemelazımcılık’ başlıyor ve iş, ‘zaten sonuç belliydi’ye gidiyor. Ama başından beri halkı işin içine sokarsanız, o da bir sorumluluk hissedecektir. Seçtiği belediye başkanını, muhtarı, meclis üyesini, milletvekilini, il, ilçe yöneticilerini ve hatta genel başkanını yakından takip edecektir. Düşünsenize bu anlayışla ne kadar geniş bir kesime hitap ediyorsunuz. Siyasetin bu zemine oturması gerekiyor” diye konuştu.

TOPLUM HESAP SORABİLMELİ

Bu noktada toplumun da biraz daha bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayan Saruhan, “Siyaseti verimli işleyebilmesi için toplumun hesap sorabilir bir hale gelmesi kaçınılmaz bir gerçek. Zaten toplum sorgulayabilme özelliğini geliştirirse, siyasetçilerin yapacağı hatalar biraz daha az olur. Hesap verebilirlik önemli. Peki hesabı kime vereceksiniz? Tabii ki hesabı sorana. Toplum hesap sormuyorsa, ‘niye böyle oldu’ demiyorsa, yapan da ‘ben nasıl olsa doğru yapıyorum’ diyecek. Yapan kişinin veya kişilerin kararları doğrultusunda bir ülke veya bir kent, kasaba o yörüngede devam edecek. Sonuçta o kişi doğru gidiyorsa, tamam sorun yok ama ya yanlış gidiyorsa? O zaman toplum da onunla birlikte yanlışa gitmiş olacak. İşte bu durumda kaçınılmaz olan kötü sona ulaşmadan toplumun duruma müdahale etmesi gerekir. Bu da ancak hesap sorma bilincinin gelişmesi ile olur” açıklamasını yaptı.

KANUNİ DÜZENLEMELER ŞART

Doğru zeminde bir siyaset için kanuni düzenlemeler yapılmasının da şart olduğunu belirten Saruhan, şunlar: “Şimdi kazanan olaya pek öyle bakmıyor. ‘Nasıl olsa ben kazandım, haklıyım, doğruyum’ diyerek yoluna devam ediyor. Ama kaybedenler mutlaka ‘ben nerede yanlış yaptım’ demeli. İnsanız hepimiz hata yaparız ama neden daha iyisini yapamadık diye sorgulamak zorundayız. Bunun için de partinin iç dinamikleri, tüzüğü, yönetmelikleri gözden geçirilmeli. İktidar partisi ‘ben siyasi partiler yasasını şöyle yapacağım’ demeyebilir ama özellikle benim mensubu olduğum CHP’nin bunu yapıp, ışık tutmasında fayda var” ifadesini kullandı.

GÖREV SÜRESİ ÖNCEDEN BİLİNSİN

Siyasete ve seçimlere bazı kriterler getirilmesini öneren Saruhan, şunları söyledi: “Seçilmek herkesin en doğal hakkı. Ama çok akılla seçilsin. yani üye seçsin. Seçilen kişi de kaç dönem seçileceğini bilsin ve ona göre çalışsın. Bu kaliteyi artırır. Duyuyoruz, görüyoruz; 5 dönemdir, 7 dönemdir milletvekili, belediye başkanı olan var. Bunun sonu yok ki. Kimseye sen 6-7 dönem başkanlık yaptın, vekillik yaptın diye madalya vermiyorlar. Doğru işler yaptıysan arkanda bıraktığın eserler sana övgüyü devam ettiriyor. Kişiler bırakmıyorsa, sistem onlara bıraktırmalı ki yenileri gelsin. Bunu ben çok önemsiyorum. Bir daha, bir daha olmuyor, olmamalı. Benim kişisel görüşüm siyasi partinin sisteminde, tüzüğünde, kim olursa olsun milletvekilli, belediye başkanı, ilçe yönetimi, il yönetimi, genel başkan en fazla iki dönem görev yapmalı. Eğer çok akıl istiyorsa, bir dönem daha uzatılabilir. Çağdaş ülkelerde bunun çok örnekleri var. O insanlar böyle karar verirken yanlış mı yapıyorlar?  Oradaki yaşam kalitesi, refah, huzur, düzen hepimizin gıpta ile baktığı düzen değil mi? Avrupalılaşma, çağdaşlaşma, medenileşme diyoruz. Niye onlar oluyor böyle? Çünkü o insanlar sorguluyor, hak edeni hak ettiği yere getiriyor, kendini iyi yönetiyor. Kimse kusura bakmasın, biz hep topu taca atmaya çalışıyoruz. ‘Ben yapmadım, o yaptı, şöyle oldu, böyle oldu…’ diye. Yok öyle bir şey. Önce kendimizi düzelteceğiz.”

SİYASETÇİ HALKIN ARASINDA OLMALI

Farklı bir mekanizmayla seçilen insanın delegeye, üyeye, halka ihtiyaç duymadığını belirten Saruhan, “Zaten seçiliyorsan gerek yok ki onlarla muhatap olmaya. Ama örneğin sizi delege ya da üye seçiyorsa; aramak, sormak zorundasın. Üye bazlı seçimde daha geniş bir alan söz konusu. Üye ile beraber halka da iniyorsun. Çünkü üyeleriniz de halkın arasında. Halkın içine karıştığın zaman sorunları da yakından görmüş oluyorsun. İster istemez alana hakim oluyorsun. Dolayısıyla işin başına geldiğin zaman nerede, ne yapman gerektiğini çok iyi biliyorsun. Öbür türlü ‘o neredeydi, bu neredeydi’ diye bakarken olmaz… Gideceğin adresi bilmen yetmez, yolu da bilmen gerekir. Adresi biliyorsun ama yolu bilmiyorsun,  o zaman ne olacak? Sana bir kılavuz lazım. Kılavuzun doğru ise gidersin, yanlışsa kaybolursun. Bu kadar basit” dedi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir